Endometriozis

Endometriozis, endometriumun gland ve stromasının uterin kavite dışındaki farklı alanlara anormal implante olması olarak tanımlanmaktadır. Endometriotik bu odak, normal endometrium gibi steroid reseptörlere ve normal siklik hormonal yanıt yeteneğine sahiptir. Hastalığın klinik sonuçlarından mikroskopik iç kanama ve sonrasında oluşan inflamatuar yanıt, neovaskülarizasyon ve fibrozis oluşumu sorumlu tutulmaktadır.

İNSİDANS
Endometriozisin etyolojisi , patofizyolojisi, insidansı ve optimal tedavisi net olarak aydınlatılmış değildir. Belirli kategorilerdeki endometriozis prevalansı bilinmekle birlikte genel populasyondaki hastalık prevalansı bilinmemektedir. Endometriozisin semptomlarının çeşitlilik arz etmesi, non-spesifik olması ve bazen de asemptomatik olması nedeniyle hastalığın prevalansını belirlemek zordur.

Pelvik organların görüntülenmesine dayalı insidans tahminleri şöyledir:
1. Herhangi bir jinekolojik endikasyon için ameliyat geçiren kadınlarda % 1
2. Tüp ligasyonu için opere olan kadınlarda % 1-7
3. Pelvik ağrı nedenini belirlemek için laparoskopi yapılan üreme çağındaki kadınlarda % 12-32
4. Geçmişinde infertilitesi olmayan ve laparoskopi yapılan kadınlarda sıklık % 6.7 iken infertilite nedeniyle laparoskopi yapılan kadınlarda % 9-50
5. Kronik pelvik ağrı ya da dismenore değerlendirilmesi için laparoskopi yapılan gençlerde % 50 oranlarınına sahiptir.
Endometriozis beyaz ırkta, siyah ve Asyalılara göre daha sık görülmektedir.
Endometriotik implantların büyüme ve onarımı ovaryan steroidlerin varlığına bağlıdır. Sonuç olarak endometriozis aktif üreme döneminde oluşur: 25-35 yaş arası kadınlar. Premenstruel-postmenstruel kızlarda ve hormonal tedavi almayan postmenapozal kadınlarda nadirdir.

PATOGENEZ
Endometriozis patogenezi kesin olarak kanıtlanmamıştır, ama destekleyici kanıtları olan çeşitli teoriler tanımlanmıştır.

Implantasyon teorisi (Retrograd menstruasyon)
İlk ve en çok kabul gören teori (Sampson, 1927) olan retograd menstruasyon, endometriyal dokunun fallop tüplerinden peritoneal kaviteye yayılımı olarak tanımlanır. Perimenstruel dönemde yapılan diagnostik laparoskopide kadınların % 90’ında peritoneal sıvıda kan tespit edilebilir. Mentruel dönemde peritoneal sıvıdan elde edilen canlı endometrial hücreler, hücre kültüründe üretilebilir ve peritonun yüzeyine tutunup penetre olabilirler. Obstruktif tipte mülleriyan anomalisi olan kadınlarda trakt obstruksiyonu tubal reflüyü arttırarak endometriozis riskini arttırabilir. Yapılan deneylerde, cerrahi olarak indüklenmiş peritoneal menstruasyon yada menstrual endometriumun retroperitoneal enjeksiyonu sonrası ve kendi menstruel dokuları peritona enjekte edilen deney hayvanlarında endometriozis oluşturulabilmiştir

Çölemik Metaplazi
Metaplazi, bir doku tipinin farklı bir doku tipine dönüşümüdür. Çölemik metaplazi teorisi, pariyetal peritonun pluripotansiyel bir doku olduğunu ve histolojik olarak normal endometrium dokusundan ayırt edilemeyecek şekilde metaplastik dönüşümün olduğunu ileri sürer. Menarş öncesi kız çocuklarında, hiç menstruasyon olmamış kadınlarda ve rölatif olatak az menstruel siklusları olan adolesanlarda endometriozisin görülmesi çölemik metaplazi ile açıklanmaktadır. Yien aynı şekilde total histerektomi yapılan ve östrojen replasman tedavisi almayan (menstruasyonun olmadığı) kadınlarda endometriozis oluşumu çölemik metaplazi ile açıklanmaktadır.

İndüksiyon Teorisi
Çölemik metaplazi teorisinin bir çeşit varyasyonudur. Çölemik mezotelyal hücrelerin bazı hormonal veya biyolojik faktörlerin ve farklılaşmış endometriyal hücrelerin indüklemesiyle endometriyal dokuya farklılaşmasıdır. Sağlam endometriyal hücreler anatomik bir defekt olmadıkça toraksa giremeyecekleri için, implantasyon teorisi plevral ve pulmoner endometriozisi açıklayamaktadır Steroid hormonlar ya da dejenere olmuş endometriyal hücrelerden peritoneal sıvıya salınan kimyasal irritanlar tarafında indüklenmiş plevral metaplazi bu durumu açıklayabilmektedir.

İmmunolojik Disfonksiyon
Yeni araştırmalarda endometriozisin patogenezinde immun sistemin rolu olduğunu göstermektedir. Endometriozisli kadınlarda T-hücre ve NK hücreleri sayısının azalması nedeniyle hücresel immun yanıt azalırken, artmış humoral yanıt ve makrofaj aktivasyonu görülmektedir. Endometriozisli kadınlardaki aktive olmuş peritoneal makrofajlar ektopik endometriyal hücreleri ortadan kaldırmak yerine, ektopik endometriumun proliferasyonunu stimule eden ve fagositoz özelliğini inhibe eden büyüme faktörleri ve sitokinler sekrete ederek hastalığın ilerlemesine neden olmaktadır :297, 2002)
Endometriyal glandlarda üretilen, östrojen ve IL-1 gibi bir takım faktörler tarafından salınımı arttırılan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF), endometriotik dokunun büyümesi ve imlante olması için gerekli kan desteğini sağlamaktadır.

Mülerian Hücre Kalıntısı
Bu teoriye göre, müllerian sistemin gelişimi sırasında pelvik dokularda embriyonik hücre kalıntısı endometriozis gelişimine neden olmaktadır. Östrojen stimulasyonu, endometriyal gland ve stromanın farklılaşmasını indükler.

CA-125
CA-125, çölemik epitel deriveleri (endometrium gibi) tarafından eksprese edilen ve epitelyal over kanserinin takibinde kullanılan bir yüzey antijenidir. İleri endometriozis olgularında Ca-125 düzeyi artmış olarak saptanır. Ancak bir çok durumda Ca-125 düzeyinde artış olduğu gibi menstruel siklus süresince de seviyesinde farklılıklar görülür. Genelde seviyesi mentruel fazda en yüksek, midfoliküler ve periovulatuar fazda en düşüktür. Sonuçta, Ca-125 testinin endometriozis tasnısında etkin bir tarama testi olarak kullanılması için sensivitesi yüksek değildir.
Serum Ca-125 seviyeleri ilerlemiş hastalığın preoperatif değerlendirilmesinde fayda sağlayabilir. Yapılan bir çalışmaya göre serum Ca-125 değeri 65 IU/ml' in üzerinde (N:35 IU/ml) olan hastalarda omental adezyonlar, rüptüre endometrioma veya cul-de-sak' ta obliterasyon için artmış risk olabileceği nedeniyle preoperatif dönemde barsak hazırlığı yapılmasının uygun olacağı belirtilmiştir.